Karaköy’ün Bereketzade Camii Sokağı’nda yer alan İngiliz Bahriye Hastanesi, İstanbul’un tarihî ve mimari dokusunda hem stratejik hem de estetik açıdan öne çıkan bir yapıdır. 1855 yılında inşa edilen ilk yapı, Osmanlı İmparatorluğu’nun stratejik ortaklarından İngiltere'nin, Kırım Savaşı sırasında yaralanan ve hasta denizcilerine hizmet vermek amacıyla kurulmuştu. Haliç Limanı’nı gören bu yapının inşa edilmesi, İngiltere’nin İstanbul’daki deniz trafiği ve askeri hareketliliği yakından izleyebilmesini sağlıyordu. İngiliz Bahriye Hastanesi, Osmanlı topraklarındaki Batılı güçlerin yalnızca diplomatik varlığını değil, aynı zamanda askeri ve ticari çıkarlarını da koruma altına aldığı bir üs gibiydi.
1904 yılında ünlü İngiliz mimar H. Percey Adams tarafından tasarlanan bugünkü yapı, Gotik mimarinin modern bir yorumu olarak kabul edilir. Altı katlı, L şeklindeki bu hastane, Beyoğlu siluetini taçlandıran bir kuleye sahiptir. Bu kule, İngiliz bayrağını bölgedeki gemilerden görünür kılmak amacıyla yapılmış ve aynı zamanda İngiliz gemilerinin hareketlerini şehri tepeden kontrol altına almak ve izlemek için stratejik bir noktaya dönüştürülmüştür. Özellikle I. Dünya Savaşı’ndan sonra özellikle de işgal yıllarında, bu kule İngiliz donanması için bir gözetleme noktası işlevi görmüştür. Hem sağlık hizmetlerinin hem de askeri gözetlemenin bir arada yapıldığı bu yapı, Osmanlı’daki İngiliz varlığının simgelerinden biri olmuştur.
Başlangıçta yalnızca İngiliz denizcilerine hizmet veren hastane, zamanla İsveç ve Norveç bahriyesine de kapılarını açmış ve uluslararası bir sağlık merkezi haline gelmiştir. Hastanenin işletme giderleri, İngiltere’nin ticaret gemilerinden alınan tonaj ücretleriyle karşılanmış ve 1924 yılına kadar İngiliz Elçiliği tarafından yönetilmiştir. 19. yüzyıl boyunca İstanbul’daki sivil hastaneler arasında en iyisi olarak kabul edilen bu hastane, İngiliz İmparatorluğu’nun Doğu Akdeniz’deki etkisini pekiştirmiştir.
Günümüzde Beyoğlu Göz Eğitim ve Araştırma Hastanesi olarak hizmet vermeye devam eden yapı, hem Gotik mimarisinin zarafetini hem de İngilizlerin Osmanlı’daki stratejik varlığını yansıtan önemli bir tarihsel miras olarak ayakta durmaktadır.